Erzurum Haber

şişli escort beylikdüzü escort fatih escort acıbadem escort anadolu yakası escort aksaray escort bodrum escort bayan

AHMET HAMDİ TANPINAR

AHMET HAMDİ TANPINAR
09 Eylül 2015 - 10:31

Üzerine biraz konuşmak için binlerce isim arasından birini seçmeli diye düşündüm önce. Beynimin her kıvrımına biri yerleşti, hala çok fazlaydı kitaplarını okumaya, bunların üzerine yazmaya değer kişi. Yıllardır okuduğum, öğrendiğim, kavramaya çalıştığım yüzlerce yazar… Önceliği birine vermek şarttı ve ben hemen onu seçtim, diğerlerinin gözlerinin içine bakamayarak: Ahmet Hamdi Tanpınar…
Kim bilir kaç kişinin yolu bir kez olsun kesişmiştir onunla. Çok yönlülüğü sayesinde kim bilir kaç kişinin kaynağı, tutunduğu dalı olmuştur. Kimine ‘Huzur’ vermiştir, kimine o ‘Mahur Beste’yi dinletmiştir, kimine ‘Edebiyat Üzerine Makaleler’ yazdırmıştır edebiyatın taşlı yollarında. Ve daha neler neler söylemiştir ‘Zaman Kırıntıları’ içinde…
Tanpınar’ın dünyasına bir yerden başlamak gerek, bitirmemecesine. Her seferinde yeni bir değerle geri dönmek gerek, dönüp bir daha bakmak, bir daha sevmek gerek. Kültürle yoğrulmuş bir ömrün hemen hemen her türde verilen meyvelerinden tatmak, onlarla yeşermek ve hayatı onların elerinden tutarak yaşamak.
Öyle bir dünya ki onun dünyası, tek bir yol üzerinde gitmeyen, bilgisini her türde okuyucusuna aktarıp ondan da bir şeyler yapmasını bekleyen bir dünya. Düşüncelerini, birikim ve tecrübelerini aktarmak için geldiği yol ayrımında hiçbir yere takılıp kalmayan, her yola başvuran bir aydındır Tanpınar. Roman, hikâye, makale, deneme, şiir, inceleme… Medeniyet algısını, endişesini, estetik duyarlılığını, edebiyat bilgisini, şiirin ahengini ve büyülü atmosferini okuruna yansıtan bir usta…
Tabiat… İstanbul… Musiki… Tanpınar’ın eserlerindeki sırlar, tatlar. İstanbul’u adeta bir kahraman gibi ele alıp yer vermesi, tüm derinliğiyle anlatması, tabiatı bir tabloyu sunar gibi canlandırması, musikiyi insanın bam teline dokunurcasına kullanması… Tüm bunları yaparken ‘estetik’ olmayı da amaçlaması. Tanpınar’ın roman anlayışı bu şekilde de özetlenebilir.
Huzur… Her insanın muhtaç olduğu, hayatını devam ettirmek için sağlamaya mecbur olduğu bir hal. Benim için huzurun başka bir anlamı daha var. Tanpınar’ı tanımaya başladığım, onun dünyasına ayak bastığımda fark ettiğim ilk derya. Tanpınar’ın ilk romanı aynı zamanda. 1949’da okuyucusuyla buluşan, yıllarca sürecek birlikteliğin başlangıcını yapan roman…
Huzursuzluğun içindeki bir roman Huzur… Tek bir konu üzerinden olayları örüp bitirmemiş Tanpınar. Huzur’un içine aşkı, ülke meselelerini ve elbette İstanbul’u yerleştirmiş tüm güzelliğiyle. Romanda Doğu-Batı çatışmasının meydana getirdiği buhranlar yaşanırken, Mümtaz’ın Nuran’la olan aşkı okuyucusunu romanına bağlamış, bağlıyor. “Mümtaz için bu güvercinler, İstanbul’un sevilen kadınlarda bizi kendilerine o kadar bağlayan zaaflar cinsinden bir nevi vice’i idi. Çocukların kendi kendilerini süslemek, içlerinde hiç sırrına eremediğimiz boşlukları doldurmak için uydurdukları masallara da benzetilebilirdi ve tabiatı böylesi bir masal gibi bu büyük ağaç, yaldızlı kapısını her başını arkaya çevirişte mor bir gölge içinde gördüğü bu mimari, onları kendi kendilerine uydurmuş olabilirdi.”
Ömür… Saatlerin tik takları arasında koşturmayla, bazen yorulup durmayla, vazgeçişlerle, büyük ümitlerle geçen bir rüya. Evet büyük ümitlerle başlıyor Tanpınar’ın ikinci romanı Saatleri Ayarlama Enstitüsü, hayatın başlangıcındaki gibi ‘Büyük Ümitler’le… İronik, eleştirel bir tavırla Hayri İrdal’ın anılarını, ülkenin durumuyla harmanlayarak kurgulanmış bir roman. Saatlerin çevresinde geçen bir hayatın oradan oraya savrulması, rahata erip aslında daha da batması en derinlere. “Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır… Bu da gösterir ki, zaman ve mekân, insanla mevcuttur!”
Shakespeare dünyanın bir sahne olduğundan bahseder, bunu her zaman duyarız. Tanpınar ise asıl icraatın, sorumluluğun olduğu yeri sahne olarak algılar ve kenarda duranları, elini taşın altına sokmayanları ‘Sahnenin Dışındakiler’ olarak adlandırır. Bu, onun üçüncü romanıdır. Bir yok oluşun içinde küçük küçük varlıkları çekip çıkarır Tanpınar, onların vücuda gelmesine çalışır. “Orada mücadele var. Mukadderatımız orada halledilecek! Asıl sahne orası. Biz burada maalesef sadece seyirciyiz. Sahnenin dışındayız.”
Sahnenin Dışındakiler ve Huzur’dan sonra bir ihtiyaç beliriverir. Yer yer romanlarda görüp anlamını zaman zaman kavrayabildiğim bir şey, acı bir çığlık, bir aşkın musikide kendi bulmuş şekli: Mahur Beste… Hacimce diğerlerine göre daha az olan bu kitabı Tanpınar, okuyucusunun ihtiyaç duyacağının farkında olarak yazmış. Zihinde bir şeylerin eksik kalmaması için, yer yer bahsettiği kahramanları daha ayrıntılı vermek için, onları tanıtmak için bu eseri vermiş. Behçet Bey’i, Atiye Hanım’ı bize anlatırken onların çevresindekileri de yok saymamış ve bir dönemin her yönünü ele alabilmiş.
Tanzimat Dönemi… Batı karşısında yenilgimiz, kendimizi gururla kaybedişimiz, benliğimizin sarsılması. Medeniyet kavramını bir problem haline getiren talihsizliğimiz. Kültürümüzle gelişmek yerine, onu bir tarafa atıp kendimize ait olmayan iğreti duran her şeyi üzerimize almak, belki de dönemin özeti. Tanpınar da her eserinde bunu okuyucusuna göstermiş, her seferinde uyarmış. “Oğlum Behçet, sen bir medeniyet iflası nedir, bilir misin? Dedi. İnsan bozulur, insan kalmaz; bir medeniyet insanı yapan manevi kıymetler manzumesidir. Anlıyor musun şimdi derdin büyüklüğünü?… Cahilsin; okur, öğrenirsin. Gerisin; ilerlersin. Adam yok; yetiştirirsin, günün birinde meydana çıkıverir. Paran yok; kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur.”
Tanpınar’ın romanları üzerine yazılacak daha çok şey var. Onu anlayabilmek için kat edilmesi gereken uzun yollar var. Bu tadımlık bir başlangıç olsun. ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün ayarladığı saatin karşısında ‘Huzur’la ‘Mahur Beste’yi dinlerken ‘Sahnenin Dışındakiler’den biri olmamanız dileğiyle…

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

Sitenin tüm hakları zirve2000.com'a ait olup, izinsiz alıntı yapmak yasaktır.