Erzurum Haber

şişli escort beylikdüzü escort fatih escort acıbadem escort anadolu yakası escort aksaray escort bodrum escort bayan

BAŞKALDIRAN RUHLAR-HALİL CİBRAN

BAŞKALDIRAN RUHLAR-HALİL CİBRAN
05 Kasım 2015 - 14:35

“Ey Özgürlük, kanatlarının hışırtısıyla, uyandırdığın bir tek kalp de olsa, bu çok önemli; uyandır yeter ki! Çünkü bazen yalnızca bir tek buluttan sızan gün ışığı aydınlatır vadilerin dipleriyle, dağların doruklarını.”
Kitaplar… Kitaplar ve yazarları… İnsan hayatında en güçlü yapı taşı olan kitaplar. ‘Okudukça yenilenen, öğrendikçe çoğalan ne çok şey var.’ diye geçirirken zihnimden okumaya alıştığım yazarın bir kitabına rastladım, yeni bir baskı, yeni bir çeviri ile. Halil Cibran’dan ‘Başkaldıran Ruhlar’. Daha önce Kültür Ajanda sayfalarında yer vermiştim Halil Cibran’a. Ama söyledim ya, bildiklerimiz –bildiğimizi zannettiklerimiz- okudukça yenilenir, yenilendikçe çoğalır.
Lübnan asıllı olan Halil Cibran, eserleriyle tüm dünyada yankı uyandırıp, herkesçe sevilmiştir. Ömrünün önemli bir kısmını Amerika Birleşik Devletleri’nde geçiren yazar, doğu ile batının sentezini yapar. Bunu yaparken de doğunun mistik ruhundan vazgeçmez, doğunun sözcüsü konumuna geçer, doğrularla… Üslubundaki netliğin yanında şiirsel bir dili kullanması da onu edebi dünyada var eder. Özgünlüğü ile okuyucularını kendine bağlamayı başarmıştır.
Kısacık ömrüne birçok şeyi sığdırabilen bir güçtür Halil Cibran. Edebi kişiliğinin bu ömre yansıması ise şüphesiz ki bizler için en değerli olan yönüdür. Parmaklarındaki güçle yaptığı birçok tablonun yanında, zihni ve kalbi gücüyle sekizini İngilizce, sekizini Arapça yazdığı eserleri mevcuttur… Kırık Kanatlar, Haberci, Gezgin, Deli, Ermiş, Ermişin Bahçesi, İnsanoğlu İsa, Sözler, Dünya Tanrıları, Asi Ruhlar, Kum ve Köpük, Gönül sırları (derleme), Aforizmalar, Tanrı elçisi, Lazarus ve Aziz Dostu & Haberci.
Ruh… İnsan ruhu… Değişken davranışların arkasında var olan ‘öz’. İnsan olmanın ve insan kalabilmenin yegâne şartı. Beslenirken hep daha fazla güçlenen, güçlendikçe kötü olan her şeye karşı daha iyi direnebilen. Haksızlıkları görmezden gelip haksızlığın bir parçası olmaya niyetlenen ruhların aksine, kötülüğün inadına, ‘Başkaldıran Ruhlar’…
Başkaldıran Ruhlar, Kapı Yayınları’ndan, Cahit Koytak’ın çevirisiyle… Halil, başkahraman. Başkaldırmış bir ruh Halil’in ruhu. Halil’in hikâyesi içinde bulunduğu toplumun hikâyesi. Halil’in ruhu, bir toplumun ruhu aslında, bir toplumun kaderi. Bu kaderin içinde yorulan kalbiyle Rachel ve iyi kalbiyle Miriam.
Başkaldıran Ruhlar, olayın geçtiği yer ve orada hüküm süren dayatmaların kısaca verilmesiyle başlıyor. Şeyh Abbas, Kuzey Lübnan’ın uzak bir köyünde insanlar üzerinde yarattığı etkiyle ön planda. Elindeki maddi güç ile yoksul ve masum insanları sömürüp adeta krallığını ilan etmiş bir adam. Ve karşısında her zaman saygıyla eğilen, itaat eden köylüler mevcut. Bu itaat Şeyh Abbas’ın sürdürdüğü hükümranlığı daha da etkin bir konuma getirir. “Arazinin ekilip biçilmesi, ürünün hasadı, hep Şeyh’in gözetimi altında yapılıyor; köylülerin emeğinin karşılığı ise, üründen, yalnızca onların ve ailelerinin açlıktan kırılmamasına yetecek küçük bir miktardan ibaretti.”
Şeyh Abbas’ın tanıtılmasının ardından hikâyenin başkaldıran ruhu Halil’in yaşadıklarından bahsetmeye başlıyor Halil Cibran. Karlı bir günde dışarıya atılmış, perişan bir halde bir yol bulmaya çalışıyor Halil. Kendisine yapılmış olan psikolojik baskının, eziyetin ardından soğukla savaşan bir insan bedeni. “Genç adam, damarlarındaki kan dolaşımı soğuktan duruncaya kadar düşe kalka yürüdü ve sonunda karın içine yığıldı. Ölümün oyuk yüzüyle göz göze gelen bir ruhun çıkarabileceği boğuk, hırıltılı bir ses çıkardı Doğanın tuzağa düşürdüğü ve insanın, kendini kurtarmak için zayıf kaldığı, yıkılıp giden gençliğin sesi… Hiçliğin, yokluğun uzayında var oluşa karşı duyulan sevginin, tutkunun sesi.”
Halil, bu zor durumun pençesine düşmüş, ilerlemeye çalışırken Rachel ve kızı Miriam Halil’i fark ederler. İşte bu fark ediş bir dönüm noktası haline gelir hikâye içinde. Bîtab düşmüş bir bedenin yardımına koşan anne-kız, Halil’i hemen evlerine alırlar. Halil’in iyileşmesi için ellerinden geleni yaparlar. Bu karşılaşma, Halil için hem toplumsal hem bireysel adım atışların gerçekleşmesini sağlar. Miriam ile birbirlerine âşık olurlar. Bu aşk, yepyeni duyguların bu bedenlerde ilk tezahürü haline gelir. “Bu genç adam, kulübelerine gireli genç kız, ruhunda, kalbine hayat ve ışık saçan ve içinin en derin yerinde, yeni bir sevgi uyandıran tanrısal bir gücün varlığını hissediyordu.”
Şeyh Abbas’ın dışında bir müşkül daha vardır köylüler için, orada nefes alan herkes için… Manastır… Halil’in içinde bulunduğu durumun müsebbibi olan Manastır…. Dini yargıların içi boşaltılmak suretiyle tamamen yanlış uygulamalarla yaşandığı bir manastır. Halil’in çobanlık yaptığı, sadece sıkıntı çektiği, doğruları söylediğinde cezalandırıldığı dini yapı.
Doğrular… Öfkenin örttüğü, masumların kalplerinde, beyinlerinde her zaman var olup dile getiremedikleri ‘olması gerekenler’. İşte Halil bunların sözcüsü, işte Halil bunlara ‘Başkaldıran Ruhlar’dan biri. Yapılan haksızlıkları, sömürüleri açıkça dile getirmekten korkmayan güçlü bir irade. Önce manastırda rahiplere açıkça dile getirip, manastırdan kovulduktan sonra hesap soran Şeyh Abbas’a karşı da aynı doğruları tekrarlayan bir açık yürek. Hikâyenin düğümünü oluşturan da çözen de Halil’in doğruları tüm çıplaklığıyla haykırışı. “Evet, manastırdan kovuldum, çünkü kendi mezarımı kendi elimle kazamazdım. Manastırdan kovuldum, çünkü kalbim, yalan söylemekten, istek ve duygularımı gizlemekten ya da bastırmaktan yoruldu. Manastırdan kovuldum, çünkü ruhum, kendilerini cehalete teslim edenlerin kör ve sahte cömertliğini sergilemeyi reddetti. Oradan uzaklaştırıldım, çünkü, yoksul fellahların parasıyla inşa edilen o rahat hücrelerde rahatlığı bulamadım ben.”
Kitap içerisinde bir hikâye daha var doğruluğu savunan haksızlıklara direnen, ‘Bayan Rose Hanie’. Hikâyeler çoğalır, kurgular birbiri ardına dizilir. Gerçek olan şudur ki her kurgu hayatın bir parçasını yansıtır, her acı mutlaka bir yüreğin içinden geçmiş, her mutluluk mutlaka bir çocuğun gözlerinde parıldayıvermiştir. Özgürlüğün, doğrunun, adaletin peşinden giden her ruh, ‘Başkaldıran Ruhlar’dan biridir. Ve bu başkaldırı her zaman daha iyiye gidilecek bir adımın parçasıdır. Her adım bir başlangıçtır hayata…
“Lübnan’da zengin adam sarayının önünde tekebbür içinde oturur ve yoksul çoğunluğa, ‘Sultan, sizin başınıza efendi olarak beni tayin etti.’ diye bağırır. Papazsa, sunağın önünde dikilir ve ‘Tanrı, ruhlarınıza çobanlık yapmak için beni gönderdi.’ diye buyurur. Ama Lübnanlı, her ikisine de sesini çıkarmaz, çünkü ölüler konuşmaz.”

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

Sitenin tüm hakları zirve2000.com'a ait olup, izinsiz alıntı yapmak yasaktır.