Oldum olası adı konan günleri sevmem, sevgililer günü, yaşlılar haftası, anneler günü, öğretmenler günü vs.
Ancak toplum olarak değer veriyoruz böyle günlere, istisnalar kaideyi bozmuyor. Bugün de o muhteşem günlerden biri…
Ne büyük mutluluk, bir günde tüm sorunlarımızı haykırır, çare arar, çözüm buluruz…
Dana dün kadına elinden gelen eziyeti yapan, ötekileştiren, cinsel meta olarak görenler bile bir günlüğüne kadın hakkı savunucusu olur.
Ne olacak ki ardı astarı bir gün değil mi! Dişimizi sıkarız, yarın kaldığımız yerden devam ederiz. Süregelen zamanda hep böyle olmuyor mu zaten…
Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan Müslüman kadınlar olarak gerçekten şapkamızı önümüze alıp düşünmemiz gereken bir noktadayız. Halen şiddet gören, cinsel istismara uğrayan, sosyal hakları elinden alınmış, saçı uzun aklı kısa muamelesi görmemenizin sebeplerini iyi irdelememiz gerekiyor.
Dün bu fikirler zihnimde dolaşırken gözüm televizyonda reklam kuşağına takıldı. Diş macunu, dondurma, inşaat birçok sektörün reklam filmi döndü ekranda. Oysa üründen ziyade ürünü tanıtan kadınlar dikkatimi çekti. Bir ürün adı sorun, aklımda kalmadı ama kadınlar zihnime kazındı.
Elimde kumanda bir o kanala bir bu kanala döndüm durdum, bir tek kadının olmadığı reklam filmi bulamadım.
Kim bize bunu reva gördü bilmiyorum ama kadınların artık şu gidişe bir dur deme zamanı gelmedi mi?
Her mesleği hakkıyla yapan kadın neden fikriyle, başarısıyla değil bedeni ile anılır ki?
Bir kadın neden gelişen dünya düzeninde hala aynı noktada kalır ki?
Söyleyecek o kadar sözümüz, yapacak o kadar çok işimiz varken neden erkeğin dudağından çıkacak iki kelime ile statümüz belirlenir ki?
1400 sene önce kadınların diri diri yakıldığı cahiliye devrinde Allah kadının yerini net olarak belirtti.
Gelişen dünya düzeninde ise 100 yıl önce Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyet ile kadına seçme ve seçilme hakkını verdi. Kadın toplumda statü sahibi oldu.
Bugün yaşadığımız ülkede hala şiddet unsuru, cinsel obje, reklam malzemesi, itilip kakılan, canına kıyılan bir kadın portesi varsa bu sadece erkeklerin bize reva gördüğü bir hal değildir.
Bizim de kusurumuz vardır. Birlik olamamak, yeteri kadar hak aramamak, bize verilen ile yetinmek, güzelliğimiz kadar yer bulmak ve bedenimizin beynimizden daha itibar görmesine razı gelmek…
Ne dinimizin emrettiği kadar kutsal ne de dünyada ki haklarımız kadar yer edinebildik. Bir yıl önce de şiddet, cinsel istismar diyorduk bugün de aynı noktadayız. Korkarım ki biri bize ‘uyan ey kadın’ demediği sürece kıyamete kadar bu iş hep böyle gidecek.
Tüm bunlara rağmen ‘Dünya Kadınlar Günü’müz kutlu olsun. Gönderilen çiçeklere teşekkür ederim.