Milletçe çok zor ve bir o kadar da acı günler yaşıyoruz. Korkunç bir felaketle karşı karşıyayız.

Bu öyle bir felaket ki ülkenin bir bölgesini yerle bir etti, 10 kent açık hava mezarlığına döndü. Binlerce insan hayatını kaybetti. Bir o kadar insan yaralandı. Yapılan kabataslak hesaba göre tam yaklaşık 13 milyon insan göç yoluna dizildi. Enkazlar altında ne kadar insan olduğu ise kestirilemiyor.

Felaketin başından beri her afette olduğu gibi Türkiye tek yumruk oldu. Tıpkı Kurtuluş Savasında olduğu gibi kimin elinde ne varsa depremzedelere gönderdi, göndermeye de devam ediyor.

Ülke olarak yaşadığımız bu acı olay ilk değil, ama ümit edelim ki son olsun. Bu binaların yıkılmasında direk ya da dolaylı olarak dahili olan her kim varsa cezasını çeksin. Bunları ortaya çıkarmak, yargılamak devletin, hükümetin boynunun borcudur.

Elbette depremi sadece kader diyerek açıklayamayız. Kader vardır, gerçektir ancak tedbir de vardır. Bakara suresi 195. ayeti açıkça buyuruyor , “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın.”

Deprem bölgesinde yapılan TOKİ konutlarının tek bir dairesinde çatlak olmaması bize yaşananları özetlemiyor mu?

Depremin vurduğu iki binanın birinin ayakta kalması diğerinin tuz buz olması, neyin nasıl gerçekleştiğinin ispatı değil mi?

Biz bu yaşananların bir benzerini Bingöl, Elazığ ve Van’da yaşamadık mı?

Tüm yıkılan binaların tek sorumlusu olarak müteahhitleri göremeyiz. Yapı denetimini yapanda, ruhsat veren de yaşananlara göz yumanlar da hesap vermeli…

Ölenin de kalanın da hakkı korunmalı. Şu an Adalet Bakanlığı bölgede ciddi bir soruşturma yürütüyor. Bu soruşturmalar şeffaf olmalı. Üç kuruş için insanlara ev yerine mezar yapanlar gün yüzü görmesin ki bundan sonrakiler bir daha bu işlere tenezzül edemesin.

***

Bakın günlerdir deprem bölgesinde bu devlet, milleti ve tüm kurumları olağanüstü bir mücadele veriyor. Bu deprem öyle her ülkenin kolayca altından kalacağı bir afet değildir. Ülkenin ciddi bir bölümü yerle bir oldu.

Deprem bölgesinde hiç bulunmamış insanların uzaktan gazel okuması kolay. Elbette bu kadar büyük bir depremde eksikliler olacak. Elbette ilk etapta bir kargaşa yaşanacak. Yolları, hastaneleri, havaalanları yıkılan bir yerde her şeyin anında yapılmasını beklemek doğru değildir.

AFGANLILAR ERZURUMLU GENCİ BIÇAKLADI

Ülkenin sosyal medyası ayrı bir gündem, sahada yaşanan gerçekler çok apayrı bir gündem. Benim ülkemde cenaze ortadan kalmadan, taziyeler bitmeden, dava görülmez. İnsanları korkuya, paniğe, umutsuzluğa düşürmeye hakkımız yok.

Müsaade edelim devlet ortadaki cenazeyi bir kaldırsın. Sis dağı dağılsın, biz devletimizin elini sarsılmaz bir güçle tutalım sonra gerekenleri konuşalım.

Bugün kanayan yarayı defalarca deşmenin kimseye bir yararı yok. Zaten deşenlerle bu milletin işi yok. Bugün puslu havada ava çıkan herkes için söylüyorum; Sis dağıldığında avlanan siz olacaksınız…

***

AFAD’ın 2021 yılında yayınladığı İl Afet Risk Azalma Raporu ( İRAP)  Erzurum’un afet açısından ciddi riskler taşıdığını ortaya koyuyor. Rapora göre Erzurum riskli iller arasında ilk sırada yer alıyor.

Kentte yapılan kentsel dönüşümler elbette bu riski frenlemede önemli. Ancak yeni inşa edilen TOKİ dışındaki binaların durumunu hiç bilmiyoruz. Zira son depremlerde henüz tamamlanmış binaların yerle bir olduğuna şahit olduk.

***

Afet bölgesine Erzurum’dan gitmeyen kalmadı. Hemen her kesim adeta yardım için birbiri ile yarıştı.

Anladık hepiniz elinizden geleni yaptınız, ama lütfen işi şova dönüştürmeyin. Oraya gidip enkaz başlarından acılı fotoğraflar geçen belediye başkanları, ümit ederim ki gördüklerinizden kendi illeriniz için de bir ders çıkarmışsınızdır. Bugün onun bunun yakını diye verdiğiniz ruhsatların aslında insanların ahiret bileti olduğunu görmüşsünüzdür.

Her birimizin bu afetten çıkaracağı yüzlerce ders var. Korkunun ecele faydasının olmadığını en acı şekilde bir kez daha gördük. Ne olur bu son olsun. Rabbim bu millete böylesi acıları bir kez daha yaşatmasın.