Erzurum Haber

şişli escort beylikdüzü escort fatih escort acıbadem escort anadolu yakası escort aksaray escort bodrum escort bayan

DÜŞÜNCEYLE İNANCIN ORTAKLIĞI

DÜŞÜNCEYLE İNANCIN ORTAKLIĞI
11 Ocak 2016 - 10:54

ROGER GARAUDY: YAŞAYANLARA ÇAĞRI
“Ben, ‘insan ölmüştür’ diyenlerden değilim. Asıl insan şu anda mevcut değil. İster misiniz, onu var kılmaya çalışalım? Var olmaya çalışalım?”
Yaşayanlar… Bizler… Düşünenler… Hayati fonksiyonlarının çalışmaya devam ettiği varlıklar. Yeme, içme, barınma, sosyal ilişkiler kurma, inanma ihtiyaçlarının olduğu sonsuz ve elbette aciz kişiler. Aklını kullanabildiği andan itibaren her şeyi sorgulayan, deneyen, yanılan, kazanan, kaybeden bizler…
“Yaşayanlara Çağrı” bizleri, yıllar evvelinde olan “biz”i şimdiki “biz”e kadar getiriveren bir kitap. Kitabın derinliğine inmeden önce, derinlikli bilgi ve ruh dünyasıyla bu kitabı kaleme almış olan Roger Garaudy’i tanımak gerek sanıyorum.
Dünya üzerindeki varlığı bir asrı tamamlayacakken, hayata gözlerini kapayan bir filozof, bir siyaset adamı, bir yazar. Hayatın iniş çıkışları arasında zaman zaman sendeleyen, düşüp kalkan ama her kalkışta yeni bir şey elde eden, onu kendi varlık dünyasına eklemleyebilen fikir adamı. 1952 yılında Sorbonne Üniversitesi’nden edebiyat dalında eğitim aldıktan sonra 1954 yılında SSCB Bilimler Akademisi’nde doktor ünvanı elde eder. Fransız Komünist Partisi’nde etkin bir konumda yer aldıktan sonra bu partiden ayrılır. Fransa Parlementosu’nda milletvekili, meclis başkan yardımcılığı, milli eğitim komisyonu üyesi ve senatör olarak görev yapar ve daha sonra profesörlüğe devam eder. Her merhalede çeşitli zorluklarla karşı karşıya kalan Garaudy’nin hayatındaki en önemli adım kuşkusuz Müslüman oluşudur.
Roger Garaudy, 1940 yılında tutuklanır ve Celfa denilen bölgede bir askeri kışlada tutukluluğu devam eder. Kamp içinde ayaklanmaya sebep olup isyancı gruba elebaşılık etmekle suçlanıp idama mahkûm edilir. İnfaz kurşuna dizilerek yapılacaktır. Cezayirli askerler, Fransız generalin ateş emrine itaat etmezler. Usulca ölümü beklerken infazı ertelenen Garaudy, sonunda affedilir. Yıllar sonra İslam’dan nasıl etkilendiği sorularına karşı, “Biz silahsız ve savunmasız bir insana ateş etmeyiz” diyen kahraman askerlerden bahsedecektir. Ünlü düşünür, bu tecrübesini şöyle yorumlar. “Yaşadığım bu olay bana Sorbonne Üniversitesi’nde on yılda tahsil ettiklerimden daha mühim şeyler öğretmişti.”
Yıl 1982 olur ve altmış dokuz yaşında bu dönüşüm meydana gelir. Müslüman olduktan sonra, önceki bilgileriyle inancını harmanlayarak yazmaya devam eder. İşte bu kitaplardan biri “Yaşayanlara Çağrı”… Cemal Aydın ve Nuri Aydoğmuş’un tercümesiyle.
İnsanlık tarihinde herkesin kafasını kurcalayan, bazen çözüm getirdiği bazen de kapana kısıldığı, hayatın anlamının keşfedildiği sorular, sorunlar. Yaşayanlara Çağrı yapılırken baştan sona insanın problem alanına girmiş konulara ver veriliyor. “Bu kitap, kendi geleceklerini ellerine almak isteyenler, bu yetkiyi kimseye devretmek istemeyenler için yazılmıştır. Bu kitap, herkese geleceği kendi elleriyle kurmaya yardımcı olmak için yapılmış, herkesin katılımına (iştirakine) açık bir okuldur.” Kitap konuların dizilişi bakımından bir düzen içinde verildiğinden, onu anlatırken de bir düzen çerçevesinde gitmeyi uygun buluyorum. Adım adım… satır satır…
Beş ana bölüm bir sonuçtan meydana gelen kitabın ilk bölümü “Çıkmazda Olan Bir Dünya” başlığını taşıyor. Doğru bilinen yanlışlar üzerinde durup uyarılarda bulunuyor, tavsiyeler veriyor. Nükleer güce karşı olan düşüncelerini verirken bunun torunlarımızı katletmek olduğunu, mahvolmak için bir adımdan ibaret olduğunu örnekleriyle açıklıyor. Sonra gelişme ideolojisinden bahsediyor. Sağ ve solun, insanlığın yararına neleri yapamadıklarına, toplum dokusunun nasıl parçalandığına ve bunun dünyayı, bizi nelere götüreceğini anlatmaya şu cümlelerle başlıyor: “Nasıl öleceğiz ve de öldüreceğiz? Sakın bu, bizim ölmemize ve öldürmemize, torunlarımızı katletmemize belki de engel olacak şeyi bilmediğimiz, bilmeye de çalışmadığımız için olmasın? Sakın bu; sağ ya da sol olsun, egemen olan tüm ideolojilerin bir buçuk yüzyıldan beri geçerliliği kalmadığından olmasın?”
Garaudy sağ-sol diyor, aklıma bir başka mütefekkir geliyor. Söylediklerini elimden geldiğince ezber etmeye çalıştığım bir düşünür: Cemil Meriç… Belki tüm kitabı okurken yer yer onu hatırlamamın sebebi dimağda birbirini tamamlayan parçalar… Şöyle diyor Meriç: “Solla sağ bir bütündür, solu tayin eden sağdır, sağı tayin eden soldur. Biz hakikatlerin sadece bir tarafını görmeye mahkûm edilmişizdir. Oysa yalnız bir tarafını görmek, hiçbir şeyi görmemektir.”
Teknolojik gelişmeler hayatımızı kolaylaştırırken birçok değeri, en güzel alışkanlıkları kaybetmemize neden oluyor. Sıcak sohbetleri, sabaha kadar iştiyakla kitaplar devirmeyi, paylaşmayı, gereğince üzülüp, gereğince sevinmeyi. İnancımız üzerine kafa yormaktan alıkoyuyor, düşünmekten, düşlemekten. Bir ekranın karşısında tüm ihtiyaçlarımızı karşılayabildiğimiz düşüncesine kapılıyoruz. Ne talihsizlik… Asıl ihtiyaçlarımızdan kopuyoruz oysaki farkında bile değiliz. Garaudy ise bu konuya değinirken elimizdeki kitabı ele alarak düşüncelerini ortaya koyuyor. Yanlışımızı yüzümüze vuruyor, tercih yapmamızı istiyor: “Belki de, ne bu kitabı, ne de size ‘niçin’ sorusunu soran başka bir kitabı okumayacaksınız, çünkü tüm bir yaşayış biçimi ve temposu, sizi fabrika, televizyon, basın veya süpermarket zincirleriyle kıskıvrak ve sımsıkı bağlayarak, bundan alıkoymaktadır.”
Hayatımızın gidişatını sürekli bir değişime sokan bilim ve teknik… Dini hususlar ile bilimselliği karşılaştırmaya girişip, işine geldiği gibi yorumlayan gruplar var bir de hayatımızda. Gerçek bir bilimsel konuyu, sapmalara uğratarak birçok değerin köreltilmesine yol açan süreçleri yaşıyoruz her zaman. Garaudy, Jacques Monod’dan da bahsederek şunları ifade ediyor: “Bilim, insanoğluna tabiat üzerinde eşsiz, büyüleyici bir egemenlik sağlayan deneysel ve matematiksel yöntemlerin tümüdür. Bilimcilik ise bilimin yöntemlerinin meşru nüfuzlarını istismara kalkışan hurafeler toplamıdır.”
İkinci bölüm, ‘Üç Dünyanın Bilgelikleri Arasında’ adını taşıyor. Dokuz başlıktan oluşan bu bölüm ‘Mısır’ın Ölüler Kitabı ve Yaşayan Afrika’ ile başlıyor. ‘Zerdüşt’, ‘Hinduizm’, ‘Budizm’, ‘Tao’, ‘Zen Budizm’, ‘Yahudilik’, ‘Hıristiyanlık’ ile devam edip ‘İslam’ ile sona eriyor.
Hepsinin üzerinde tek tek durup ne anlam ifade ettiklerinden bahsedip, bunların da ne gibi sonuçlar doğurmuş ve doğurmakta olduğunu anlatıyor. Mısır’ın Ölüler Kitabı için açıkça şu ifadeleri kullanıyor: “Ölüler Kitabı’nın esas konusu hayatla ölüm, (hayvan başlı) tanıklık ettikleri gibi) hayvan hayatı ile insan hayatı, gerçek olanla mümkün olan, insanla tanrı arasındaki sınırı, engeli ortadan kaldırma isteğidir.”
Afrikalı’nın düşünce dünyasından söz ediyor sonra. Âlem ile sürekli birliğin ve ahenkliliğin öncelik olduğunu söylüyor. Batı insanının aksine insanla evrenin bir bütün oluşturduğuna inandığı Afrikalıların tarafına geçerek Batılıları eleştiriyor.
Zerdüşt… İranlılara göre Ahura-Mazda, Hintlilerce de Varuna adını taşıyan tanrılar… Gökyüzü tanrıları… Bu başlık ile Nietzche geliveriyor aklıma hemen, birçoğunuz gibi. Böyle Buyurdu Zerdüşt ile… Garaudy beni hissetmişçesine hemen açıklama getiriyor: “Nietzche’nin Zerdüşt’ünün İran’ın büyük peygamberleriyle hiçbir ortak yanı yoksa da, hiç olmazsa Nietzche Zerdüşt’ün gerçekleştirdiği devrimin önemini kavramıştır.”
İslam diyor… Merakla başlıyorum en çok merak ettiğime… İçinde bulunup çok az bildiğim nicelerinin en başında, İslam. Önce İslamiyet’in doğuşu sırasındaki dünyanın durumunu anlatıyor. Binayı temelden kuruyor, sağlamca. İslam ve umut… İnsanın en çok ihtiyacı olan iki şeyin birbiriyle bağını kuruyor. Doğuşunda da bir umudun neticesi olarak benimsendiğini ifade ediyor. “İslam’ın şimşek hızıyla yayılmasının sebebi, sınırlı bir rol oynamış olan askeri gücü değil, her şeyden önce, 4000 yıllık uygarlıkların karışıklığa gömüldüğü toplumlarda, yeni bir dünyanın bunalıp kalmış halk yığınlarının umudunu tazelemesiydi.”
İslam’ın beş şartı… Kelime-i Şahadet getirmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, haccetmek… Bunları tek tek, kısa ve anlaşılır şekilde anlatıyor. En yalın haliyle, herkesin kavrayabileceği gibi, özüyle.
İslam’dan bahsederken diğer dinlere de tekrar değinen Garaudy, karşılaştırma yaparken her şeyi ortaya koyar. Okuyucuya kalan yalnızca mantığını çalıştırması, muhakeme gücünü kullanmasıdır, geri kalan her şey açıktır ve insanlığın önündedir.
Yaşayış… Mensup olunan dinin gereklerine göre hayatı olan insanların yaşantısının önemini anlatarak şu cümleleri kullanıyor: “Hindu, Budist, Yahudi, Hıristiyan veya Müslüman olduğumuzu inandıklarımızla değil de, yaptıklarımızla dile getirmenin zamanıdır. Ve ancak o zaman her inancın insanın insanlaşmasına katkısı ölçülebilir.”
Üçüncü bölüm, ‘Yeni Büyüme’ ana başlığıyla… Önce yaşanılan dünyada kurulan sistemin, bu sistemi kuran insanoğluna verdiği zarardan bahsolunuyor. ‘Sistemin Mantığı Nasıl Parçanmalı?’ sorusunu sormaktan kendini alamıyor Garaudy. İnsanlığın bir geleceği olduğuna, bu geleceğin de daha güzel olabileceğine vurgu yapıyor ve şunları ifade ediyor: “Bugün insanlığın bir geleceğinin olduğuna inanmak, inancı olduğunu göstermektedir: İnsanın ve onu hiç yalnız bırakmayan Allah’ın imkânlarına yürekten inanmaktır.”
Bu bölümün bir diğer alt başlığı ‘Üç Dünyanın Bilgeliklerinden Öğrendiklerimiz’… Garaudy bu başlığı veriş sebebinin, kişisel ve sosyal hayatın bütün açılarından, iktisat, siyaset, kültür ve iman açısından, yeni bir toplum projesi tasarlayıp geliştirmemize yardımcı olsun diye olduğunu belirtiyor, en başta. Burada üç dünyanın bilgelikleri ve peygamberlerin öğretilerinin bileşkesinin ne olduğuna dair çalışmalara yer veriliyor. Garaudy’nin düşünce dünyasının da derinliklerine sokularak inci taneleri topluyorum kendime. İşte bunlardan bir tanesi. Küpe niyetine… “Yeniden ‘dine dönme’ hiç ihtiyacımız yoktur, ama imanın yeniden dirilmesine, yani dünyanın bütün dramlarının insanın, yaratıcı eyleminin ortada görünmeyişinden ileri geldiğini bilmeye ihtiyacımız vardır.”
Bu alt başlık, üç alt başlığa daha ayrılıp daha ayrıntılı bilgilerle donatılmış. İnsanın ‘Tabiatla Diğer İlişkileri’, ‘İnsanın Toplumla Diğer İlişkileri’, ‘İnsanın Allah’la Diğer İlişkileri’… İnsan gibi örülü bir varlığın, örgüleri arasında birikenler, birleşenler, ayrılma noktasına gelenler, tüm ilişkileri yani.
Dördüncü bölüme geliyor sıra, ‘Sosyalizm ve Dünya Görüşü’… Altı alt başlıkla bu bölümün de hakkını veriyor. Önce Çin sosyalizminden bahsediyor. Ardından bir başka başlıkla şu soruyu soruyor, ‘Bir Hindu Modeli Var Mıdır?’ Sonrasında genişçe bir alanı kaplayan konuya geçiyor, sistemli bir şekilde anlatıyor, ‘Kızılderili Uygarlıklarından Kurtuluş Teolojilerine Kadar Latin Amerika’yı. Dünya üzerinde yolculuğuna devam ediyor Garaudy, ‘Afrika Sosyalizmi’ üzerine saptamalarda bulunuyor. Sosyalizmden laf açılmışken, okuyucu da hazırken ‘Sosyalizmle Dinin Yepyeni Bir Buluşmasına Doğru’ gidişattan bahsediyor.
Dördüncü bölümü bitirirken hemen hemen herkesin biraz olsun ilgilendiği konulara yer veriyor. ‘Marksizm, Materyalizm, Hürriyet’… Tanıdık isimleri görüyoruz, bilgi tazeliyoruz. Bu başlıktan ne de çok kişi geldi geçti diye düşünüyorum birdenbire… Marks, Kant, Hegel, Schelling, Engels, Thomas More, Lenin, Eckhart… Söylenenlerin bakiyesi: “Bu söylediklerimizden yola çıktığımızda zamanımızın sosyalizmini nasıl tanımlayabiliriz? Peygamber yeteneğine uygun bir yolla, yani her şeyi götürüp amacına bağlayarak. Ve önce insanların gerçek ihtiyaçlarından yola çıkarak, büyüme iktisadını gerçekleştirerek.”
Beşinci ve son bölüm, ‘Somut Bir Siyasi Proje’… Beş alt başlığın oluşturduğu bu bölüm, ‘Fransa’nın İktisadi Tablosu’ ile başlıyor. Yapılan hataları ve bu hataların nelere yol açtığı, düzeltilmeyen her şeyin daha nelere yol açabileceğini bir bir anlatıyor. Bu yanlışları gruplandırarak işe başlıyor. Kitabın genelinde karşımıza çıkan sistemlilik durumu bölümlerin içinde, ayrıntılarda da kendini gösteriyor.
İlk alt başlık, ilk hatanın verilmesi… Ülkesini sayısal verilerin de ışığında gözlemleyen Garaudy’nin ilk görüşü ‘Üretim Düzeyindeki Savurganlık’, buna bağlı olarak hemen ardından ‘Tüketim Düzeyindeki Savurganlık’. İçinde bulunulan sistemin girdaplarında, ekonomi alanında olan aksaklıklara değinmiş oluyor böylece.
‘Hizmetler Düzeyinde Savurganlık’lara geçiyor, hizmetler ve üçüncü kesim alanında, sistemin kurumsal ve yapısal savurganlıklarına nasıl son vermeli? Sorusuyla başlıyor. Üretici-tüketici arasındaki etkileşimleri bu kez de insan için hizmet veren yapılarla (ulaşım ağı vb.) açıklıyor. Ardından ‘Karar Merkezleri ve Ademi Merkeziyet’ konusuna vurgu yapıyor. Bu başlık altında düşüncelerini söylemeden önce şu ifadeleri kullanıyor ve bu bölümde verdiği konulara ışık tutuyor, tekrar. “Üç açıdan üretim, tüketim, hizmetlerle üçüncü kesim açısından hazırlanmış olan Fransa ile ilgili bir ‘ekonomik tablo’nun bu ilk taslağı, bize sadece hedeflerimizi somut olarak belirleme imkânı değil, bu hedeflere ulaşmak için bir yöntem ve bir taktik tesbit etme imkânı da vermektedir.”
Fransa’nın İktisadi Tablosu’nun ardından ‘Çokuluslu Şirketler’e, ‘Milli Devlet Üzerine’ görüşlerine, ‘Savunma, Caydırma ve Şiddete Başvurma Üzerine’ dikkatlerine ve ‘Yeni Sosyal Dokunun Meydana Getirilmesi’e dair yazılar. Örneklerle, saptamalarla, sebeplerle, sonuçlarla birlikte elbette…
Yaşayanlar… Bizler… Düşünenler… Bize dair hemen hemen her şey. İnsanlık tarihinden, yaşam alanlarından, ekonomik durumdan, siyasi koşullardan ve elbette inançtan. Dinlerden, bu dinlerin öğretilerinden; İslam’dan ve İslam’ın güzelliklerinden. İnsana dair her şeyden bir parçanın toplandığı yer, ‘Yaşayanlara Çağrı’… “Bugünün en acil, en önemli sorularına ve en çok yakın geleceğin çağrılarına cevap veren somut siyasi program ortaya koymak için acaba niçin tarihte 5000 yıl gerilere gitme ve medeniyetler arasında dünya çapında bir diyaloga girme gibi dolambaçlı yollara başvurmamız gerekti?” Bu soruyu da cevabını da Garaudy’den öğrenmeniz temennisiyle…

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

Sitenin tüm hakları zirve2000.com'a ait olup, izinsiz alıntı yapmak yasaktır.