Gün geçmiyor ki, ajanslardan “Erzurum’da yalnız yaşayan bir kişi, evinde ölü bulundu” haberi servis edilmesin.
Son yıllarda bu tür haberlere sıkça rastlar olduk.
Bu tür haberler Batı illerinde olur, İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Antalya’da yaşanır sanırdık…
Okuyunca da, çok ayıplar, “Bak hele. Çocukları yokmuymuş bu insanların. Sahip çıkamamışlar mı, annelerine babalarına? Yazıklar olsun böyle evlada” diye tepki gösterirdik.
Büyük konuştuk, başımıza geldi.
Şimdi kadim şehir Erzurum’da anne ve babalar yalnız yaşadıkları evde ölüyorlar ve günler sonra komşularının ihbarı ile bu öldükleri ortaya çıkıyor.
Evlatlar…. Evlatlar nerede?
Sizi dokuz ay karnında taşıyan, sancılarla doğuran, sütünü emziren, sabahlara kadar uyumadan ateşinizi düşürmeye çalışan, uykusuz kalan, yemeyip yediren, içmeyip içiren, ele güne karşı yoklukla savaşıp, elbiselerinizi tertemiz yıkayıp, ütüleyip sokağa çıkaran, yapmadığınız ödevinizi o kıt aklıyla “oğlum azar işitmesin” diye gece yarılarında yapan, aylarca asker yolu gözleyen, dipte köşede ağlayıp gözyaşını leçeğine silen, istediğin kızı alman için çeyiz sandığında ne varsa kolu-komşuya satarak düğün yapan, sen yetmemiş gibi birde torunlarına bakan annenin evlatları nerede?
“Evladım oldu” diye sevincinden ağlayan, gecesini gündüzüne katarak evine ekmek getiren, sırtına alıp sokak sokak gezdiren, bayram harçlığı versin diye düşman borcu edip sizleri sevindiren, okuldan atılmaman için öğretmene, müdüre yalvaran, ceketini satıp seni okutan, askerde canın çektiğini yiyebilesin diye gece işi bulup çalışan, düğününde yaşına başına bakmadan evladım mutlu olsun diye maile düğün yapıp ortada oynayan, habire torunlarına ve evine poşet poşet yiyecek taşıyan babanın evlatları nerede?
O anne ve babanın evlatları, evlenip, yuva kurup tekeri düze çıkınca, bu yapılanları çoktan unuttu.
Evimde rahat edemem, ayaklarımı uzatamam, evime eşyama karışır, olur olmaz konuşur, banyoyu kirletir, çamaşırları kokar, daha bilmem ne bahanelerle, annelerini, babalarını, yalnız yaşamaya, ölüme terk ettiler.
Hele bizim Erzurumlulara… Hele bizim dadaşlara… Hele bizim heriflere…
Bir bakım evine, bir bakıcıya teslim etseniz, anlamam ama yine anladık diyelim.
Bir eve atıp, sahip olmamakta nedir. Bu nasıl bir vicdansızlık…
Yazıklar olsun… Hadi bile bile ölüme terk ettiniz.
Bir veya iki günde bir telefonla arayamadınız mı?
Haftada bir gün bile olsa, yanlarına gidip, halını hatırını soramadınız mı?
Bilemediniz mi, bir gün sizde anne, baba olacaksınız.
Sizi de bir gün kapının önüne koyacaklar.
Sen o anne, babaya bunu yaparken düşünmedin mi ki, bu zamanın evlatları sizi tekme tokat kapıya atacak.
Vallahi yazıklar olsun.
Bu günleri de görecekmişiz de haberimiz yokmuş.
Yazıklar olsun…