Habertürk Televizyonu’nda Didem Arslan Yılmaz’ın hazırlayıp sunduğu, ‘Türkiye’nin Nabzı’ programının bu haftaki konuklarının tamamı kadınlardan oluşuyordu.
Programa AK Parti Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu, CHP Milletvekili Selina Doğan, İlahiyatçı yazar Ayşe Sucu ve Avukat Derya Yanık katılmıştı.
Terör ve hendek operasyonlarının masaya yatırıldığı programı izlerken ilk defa bir tartışma programında kimin ne dediğini, neyi savunduğunu detayları ile anladım…
Katılımcılar Türkiye’nin Güneydoğusunda yaşananları kendi pencerelerinden yorumlarken benim dikkatimi kadınların anlattıklarının ve ortaya koydukları fotoğrafın netliği kadar birbirlerinin haklarına titizlikle riayet etmeleri çekti.
Mesela erkek katılımcılar gibi hakaretler havada uçuşmadı. Hiç ‘bip’ sesi duyulmadı. Biri konuşurken diğeri ‘ben seni dinledim, sende beni dinle terbiyesizlik yapma’ demedi.
Son derece düzeyli ve konuşulanların net anlaşıldığı bir programdı. Moderatörü reytingler memnun etimi bilmiyorum ama kadınların erkeklerden daha iyi sorunları teşhis ettiği ve izleyiciye net mesajlar verdiğinin tescili gibiydi program.
CHP’li vekilin, ‘sivil ölümler var, devlet bir şey yapmıyor’ serzenişine sakin, bir o kadarda sert yanıt veren Zehra Taşkesenlioğlu “ Allah aşkına bunu nasıl söylersiniz. Bırakın sivilleri, Türkiye Cumhuriyeti orada yaralanan teröristleri bile tedavi ettiriyor. Biz insanı yaşatırız ki devlet yaşasın, sizin şiarınızda bu olmalı. Ayrıca PKK bitti, biz şuan tepe kadrosunu yok ediyoruz. Sur, Cizre yeniden dönüştürülecek. Bugün güvenli olmadığı için evlerinden giden insanlar tekrar evlerine güven içinde dönecektir” dedi.
CHP’li Doğan ile ilahiyatçı yazar Sucu’nun her seferinde yüklendiği Taşkesenlioğlu, sorulara ustaca cevap verdi. Katılımcıların tek birleştiği konu ise PKK’nın şehirleri cehenneme çevirmesinin sebebi olarak çözüm sürecinin gösterilmesi oldu.
Doğru bir projenin kötü yönetildiğini iddia eden katılımcılar, ‘eğer terör temizlenmeden çözüm sürecine tekrar dönülürse şehitlerin kemikleri sızlar. Örgütle tekrar masaya oturulması bu ülkeye yapılacak en büyük hainliktir’ görüşünü savundu. CHP’li Selina Doğan hariç, o ise aksi bir görüş ortaya koydu.
Doğan, tekrar çözüm süreci yolunun açılmasını hatta HDP’nin muhatap kabul edilmesini önerdi. Bir adım daha ileri giden bu hanımefendi, operasyonlarda sağlık koridoru açılması teklifinde bulundu.
Tamda CHP’nin meşrebine göre hareket etti hanım vekil. İlk bakışta masumane gibi görünen teklifin arka planı hiçte öyle değil. Zira önerilen ‘sağlık koridoru’ şu demekti;
Sağlık koridoru yalnızca savaş hallerinde açılır. Her iki tarafta bu koridora zarar vermez…
Birincisi, ortada savaş yoktur Türkiye Cumhuriyeti vardır. Karşıda ise birçok devletin istihbarat birimlerinin içine sızdığı ve yönlendirdiği taşeron bir terör örgütü…
İkincisi, sağlık koridorunu üçüncü bir göz yönetir. Bu Kızıl haç ya da Birleşmiş Milletlerdir.
CHP, sağlık koridoru teklifi ile Türkiye’de savaş var demektedir.
O halde elin Rus’una, Alman’ına ‘Türkiye’de savaş var’ diye hakkımızda iftira kampanyası yürüttükleri için niye kızıyoruz ki.
İçimizde sözde Türk aslında İrlandalı olanlar, bunu böyle kabul edip herkese de kabul ettirmeye çalışıyorlar.
Sırf AK Parti başarısız olsun diye akla ziyan işlere giren yeni CHP’lilere birinin şunu hatırlatması lazım. Bu gemi batarsa geminin içinde yaşayan herkes boğulur.