Ramazan İslam inancına göre Kuran’ın yeryüzüne inmeye başladığı kutsal ay sayılır. Ramazan ayı boyunca Müslümanlar, tan yerinin ağarmasından, batışına kadar yememek, içmemek ve cinsel münasebette bulunmamak anlamına gelen orucu tutmakla yükümlüdürler.
Peki, oruç tutmanın amacı nedir? İnanarak ve bilerek Ramazan ayını ihyâ edenin (oruç tutarak, sadaka vererek, terâvih kılarak ,zekat, fitre vb.) geçmişteki bütün günahları bağışlanır.
Ey inananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız diye, size sayılı günlerde farz kılındı … Ramazan ayı ki onda Kur’an, insanlara yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayırıcı belgeler, kılavuzlar olarak indirildi. Sizden bu ayı idrak eden onda oruç tutsun.(Bakara/2:183–185) “sizden öncekiler” ifadesi geçer. Tevrat, Zebur ve İncil’e inananlar kasdetilmektedir.
Selçukluda Ramazan Bilindiği üzere Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tuğrul Bey tarafından 1037 tarihinde kurulmuş olup ,Tuğrul beyi büyüten makamat-ı aliye sahibi olan dedesi Selçuk Bey, adını hem ülkeyi yöneten uruk’a hem de imparatorluğa vermiştir. Selçuklu imparatorluğunda Ramazan ayına diğer aylardan daha fazla özen , hürmet ve sadakat gösterilmiştir. Hayrının yüksek olduğu bu ayı tamamlamak için her türlü detay düşünülmüştür. Bu manada ramazan ayı evvela bize vaktin değer ve önemini bilme sorumluluğunu kazandırır. Hoşgörü , bereket Kardeşlik, yardımlaşma, misafirperverlik, dayanışma, yoksulları doyurma, fakiri incitmeden sevindirmenin mecburiyetinin yaradılış gayemize nakşedildiği aydır.
Okuduğum kaynaklarda Selçuklu Sultanı Alparslan’ın her Ramazan ayında 15.000 dinar sadaka dağıttığı kayıtlarla kesinlik kazanmıştır. Sultanın bu tavrı toplum içinde kayda değer örnek tescil etmiştir. Sultan Alparslan’ın en büyük özelliği islam aleminin birliği , dinin anlaşılması ve yaşanması için mücadele eden, hızlı hareket ve karar verebilen şahsiyet olmasıdır.”
Osmanlıda Ramazan Osman Bey (Gazi )‘ den son padişah IV.Mehmed ‘e kadar 3 kıtaya hükmeden 600 yılı aşkın süre ayakta kalan Osmanlı Devletinde ramazan öncelikle Ramazan gelmeden aylar öncesinde halkı bilgilendirmek ve uyarmak amacıyla Fermanlar Tembihnameler, hazırlanırdı. Tembihnameler sokakta halka, camilerde vaizlerle cemaate , bekçiler tarafından mahalle sakinlerine ve hanlarda da işletmeciler tarafından çalışanlara duyurulurdu. Camiler mahyalarla süslenir, ev hanımları evlerde hazırlıklarını yapar, tembihnamelerle duvarlar süslenirdi. Fahiş fiyatların önüne geçilebilmesi için ramazan gelmeden fiyatlar esnafa bildirilirdi. Gayrimüslimlere ikazlar yapılırdı.
Sarayın mutfağında Ramazan’a özgü çeşit çeşit yemekler yapılırdı. Gayrimüslimlere, Müslüman halkın bulunduğu ortamlarda yeme ve içme faaliyetlerinde bulunmamaları tembihlenirdi. Aynı şekilde gayrimüslimlerin oturduğu mahallelerde rahatsız edilmemeleri için davul çalınmaması tembihlenirdi. Ramazan’da her zamankinden daha dikkatli ve edepli davranılır ayın maneviyatı ve muhteviyatına özgü yaşanırdı. Ramazan için özel aşçılar getirilir, bir aylık yemek listesi aylar önceden kendilerine verilirdi. İçki içenlerin cezası büyük olur, meyhanelere sadece gayrimüslimler girebilirdi. Müslümanlar meyhanede yakalanır yahut sokakta sarhoş olarak yakalanırsa çok ağır cezalandırılırdı. Tenbihnamede bu hususta aleni uyarılar yer almaktadır. Ramazan ayınıın coşkusu yemeklere de yansımaktaydı. Sofra düzeni, yemekler, yemek adabı, tatlılar ve iftara davet edilen misafirler Osmanlı toplumundaki Ramazan ayının kültürel hazinesiydi.
Ramazan ayını tam manasıyla tamamlayan , Ahlaki erdemleri kuşanan, iyiyi eylem haline getiren ve her türlü kötü davranıştan kaçınan bir Müslüman çevresine güven verir ve sorumluluk bilinciyle hareket eder. Bunun neticesinde varlıklı Müslümanlarla yoksul Müslümanlar arasında uzlaşı, kardeşlik ve dostluk köprüleri kurulup ve güçlenir neticede de güçlü toplum ortaya çıkar. Örneğin, vaktin doğruluğu hesaplanır , sahur vaktinde kalkılır, sahur yemeği yenilir , belli bir saatten sonra iftar vaktine kadar yeme içme bitirilir.
Başı Rahmet, ortası Mağfiret, Sonu Cehennem azabından Kurtuluş olan oruç ayı Ramazan-ı Şerif insanlığın adabı muaşereti yaşayarak geçirdiği bir aydır. Eş dost, akrabaların bereketli sofralarda birleştiği, çocukların oruç bilincini ve maneviyatını sevdirecek olan iftarlık hediyesi gibi pek güzel olaylara şahitlik eder Ramazan…
Ramazanın en güzel yanlarından biri ise sahura mahalle davulcunuzun güzel manileri ve davula tokmakla vurduğu hoş ritimler ile uyandırılmanızdır…
Şu güzel mısraları da belirtmeliyim;
‘Şükür bu aya girdik.
Akşam hilâli gördük
Sevinçlere gark olup
Yüzü secdeye sürdük”
Ve tabi ki yumurtalı pide var bir de…
iftara yakın sokakları mest eden o nahoş kokusu ile halkı kuyruğa sokan enfes bir tad…ve pide tadında 30 gün…
İnsan hep yüze bakar, fakat Tanrı yüreğe bakar.