Erzurumspor’da borçlar, transferler, teknik direktör, şehir ve taraftar hakkında yazayım diye düşünürken ilk maçı beklemenin daha doğru olacağını düşündüm.
Uzun bir aradan ve süper lig tecrübesinden sonra Erzurumspor birinci lige İstanbulspor maçı ile merhaba dedi. Biz de bu maç ile Erzurumspor’umuza hoş geldin demeye gittik.
Erzurum için sıcak ile serin arasında bir yaz akşamı her şey beklenenin aksine çok güzel başladı. Erzurumspor’un vefakâr taraftarı yine görevini yerine getirmeye çalışmış, kadın, erkek, çocuk, yaşlı, ihityar, genç herkes stadı doldurmuştu. Önce çok güzel iki koreografi düzenlendi. Bir tarafta şampiyon olmaya geliyoruz diyen dadaşlar diğer taraftan sırtındaki forma gururumuzdur diyen Erzurumsporlular. Mavi Kapıda koreografi olmasa da sesleriyle, davullarıyla akın akın sahaya iniyordu.
Yazının başlığı ilk yarı siyah, ikinci yarı beyaz Erzurumspor olsa da maç öncesi bütün bu beyazlardan bahsetmek güzel olacaktır. Süper Ligden düştüğünden beri çeşitli krizlerle uğraşan Erzurumspor’a destek lazımdı.
İlk yarı başladığında art arda gelişen İstanbulspor atakları golle sonuçlanınca önce hevesler kırıldı. İkinci golün ardından işler daha da karıştı. 25’de başlayan ıslıklar 35’de protestoya dönüştü. Orta sahasıyla, bekleriyle, forvetiyle maç içinde düşmüş takıma bir darbe de taraftarından geliyordu. Saha içinde futbolcular yuhalanırken saha dışında Emrah’a alkışlar başladı. Herkesin yüzünde maç gitti bari fark yemesek havası hâkimdi.
Siyahtan derin bir karanlığa.
Öyle ya da böyle ikinci yarıya başlarken her şey değişti. Oyuncu değişiklikleriyle beraber sahanın her yerine sirayet eden hırs işleri değiştirdi. Ne oynadığını, nasıl oynadığını bilmeyen bir takım sahada hala olsa da ruhuyla oynayınca istediğimiz golleri bulabildik. Ve tekrar 12. Adamın etkisi. İlk yarıda dökülen Osman gitti, mücadeleden ölecek Osman girdi sahaya sanki. Taylan ölü toprağını attı, Emrah biraz da gazla çalışmasından hareketle oyunun akışına dur dedi.
Beyazına kavuşan Erzurumspor, Mavisine de ışık yaktı.
Lig başlamadan ön görüm bu takımın yerinin ilk beş içerisinde olacağına ilişkindi. Hala da öyle. Dilerim ki işi play-off’lara bırakmadan hemen halletmek. Evinde kazanacağın her maç seni şampiyonluğa götürecektir.
Gel gelelim sorunlara. Hep överek bir yerlere selam çakarak basın tribünlerini işgal edenlerden bir farkımız olmalı ya;
Bu takım için transfer değil transferler şart.
En kısa süre içinde bek ve açık pozisyonları doldurulmalıdır. Geçen yılın veremi Sunu bu yıl işi kansere dökecek gibi. Stoperde de her ne kadar tecrübeli bir Aykut varsa da işler ağır aksak ilerliyor. Sehic olmasa ya da olmazsa çekeceğimiz var. Egemen ya da Lokman gibi bir stoper acil sonuçlandırılmalıdır.
Sehic, Taylan, Emrah, Erhan gibi topçular bu yıl kesinlikle elde tutulmalı.
Muzaffer Hoca ilk maçında skoru geriden gelip alsa da ya istediğini yansıtamadı ya da istediğimiz bu değil. Birkaç maç daha sabredeceğiz. Takım taktik anlamda olsun fizik-kondisyon anlamında olsun ilk maçtan acil çağrıları verirse işler kötü gitmiş ya da gidecektir demektir.
Yönetim hala profesyonellerle çalışmıyor. Akraba ve belediye kontenjanından doldurulan abiler sadece poz kesmekte. Sosyal medyasından teknik-idari kadroya kadar sıkıntı var. Geçen yıl sahada Kayseri bayrağını uyarımızla değişmişlerdi. Güvenlik evlere şenlik, kapılarda sorunlar çözülmemiş.
Taraftar ilk maçtan olur ile olmaz arasında bir yerde duruyor. Geçen yıldan hiçbir ders alınmamış. En ufak kötü sonuçta ha bire küfür, ıslık yağarsa olmaz. Maç daha 75 dakika oynanacak stadda tek ses küfür. Ayrıca tribünlere artık kadınların da geldiği göz önüne alınırsa biraz daha bilinçli davranmakta yarar var. Kimsenin mülkü değil orası. Hele 10-20 tl verip takımın sahibi olduklarının hiç.
Tribün grupları arasında hala kopukluk hâkim. Küçük küçük bazı tezahüratlarda birleşseler de herkes bildiğini okuyor. Kendine eğleniyor gibi. İşin içinde başka şeyler de var. Bilmiyor değiliz.
Bunlardan sonra artık gözümüzü Çarşamba günü Acun Ilıcalı’nın öncülüğündeki kampanyaya çevireceğiz. Şu ana kadar beklenen havayı yakalamamış destek kampanyası bundan sonra ne olacak? Kampanya için çatlak sesler çok fazla. Haklılık payını bir kenara bırakarak yiğit düştüğü yerden kalkar misali bir şeyler yapmak da gerekli. Önce şu dar boğazdan çıkalım sonra hep birlikte oturup konuşalım.
Bugün Ali Koç gibi bir adama hesap soruluyor, Ali Koç hem hesap verip hem de destek istiyorsa takımına bizler de pek ala hesabını soracağız giden paraların ya da borçların! Ama adımıza yakışır şekilde. Desteği kesmeden, kösteklemeden.
Geçen yıl hem tonlarca para harcandı hem de küme düştük. Bu yıl hem birinci ligdeyiz hem de borcumuz var. Vebali kimde? Soracağız. Medya farelerinden uzak, çukur edebiyatına girmeden !