115 Temmuz günü Türkiye uluslararası istihbarat örgütlerinin ve onların piyonlarının komplosuna sahne oldu. Darbe görünümlü bir işgaldi aslında. Ancak Türk Milleti’nin köklü devlet geleneği, iradeli ve ferasetli tutumu işgali başarısızlığa uğrattı. Ve şuan OHAL çerçevesinde Türk Devleti ve hükümeti bu alçak kalkışmanın nedenlerini, sebeplerini ortadan kaldırmaya, sonuçlarını ez az zararla atlatacak şekilde yönetmeye, tüm kamu, özel, sivil unsurlarıyla birlikte Milli İradeye sahip çıkıyor.
Türkiye Cumhuriyeti, yargısıyla, güvenlik güçleriyle, bürokrasisiyle, sivil kitle örgütleriyle FETÖ örgütlenmesinin devletin en mahrem noktalarına sızmasının kim ya da kimlerce ne şekilde yönetildiğinin ve bu alçak darbe girişiminin karanlık tarafını en kısa sürede çözmek, milli birlik ve bütünlük içerisinde hedeflerine odaklanmak zorundadır.
Bu ağır tahribatın milletimiz üzerindeki etkisini en kısa sürede ortadan kaldırmak için de tüm hassasiyetlerimizin üst düzeyde olması gerektiği herkesin malumudur.
Dini, vicdanı fütursuzca kullanan ve masum insanlarımızı Allah ile aldatan bu terörist yapının ortadan kaldırılması sürecinde yaşın yanında kurunun da yanmaması için, yeni bir mağdur kesim oluşturmaması için hassas ve titiz olunması gerektiği de muhakkaktır.
Bu konuda Türk adaletine ve devletine olan inancımız ve desteğimiz tamdır. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyoruz. Yaşadığımız bu musibetten yara almış Türk Milleti’ne Türk-İslam dünyasının umudu olarak ders çıkarmak adına bir kıssayı dikkatlerinize sunuyorum.
Yaralı kuş…
Bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman’a gelir ve kanadını bir dervişin kırdığını söyler, Hz. Süleyman dervişi hemen huzuruna çağırtır. Ve ona sorar; “Bu kuş senden şikayetçi. Neden kanadını kırdın?” diye sorar.
Derviş kendini savunur; “Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı.”
Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve der ki;
Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun?
Kuş kendini savunur.
Efendim ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah’tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım.
Hz. Süleyman bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini ister.
Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın diye emreder.
Kuş o anda;
Efendim, sakın öyle bir şey yaptırmayın diyerek öne atılır.
Neden diye sorar Hz. Süleyman
Kuş sebebini şöyle açıklar;
Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar… Siz en iyisi mi, bunun üzerindeki derviş hırkasını çıkartın… Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın…